Evi demir,tuğla,çimento üçlüsünden ayırıp bize onu yuva olarak algılatan birşeyler söylemenizi istesem neleri sayardınız? Yuvayı dişi kuş yapar cümlesinde bile yapıcı özelliği ile bizi kucaklayan "yuva" ne demektir? Böyle yağmur ve kar gibi iç karartan doğa olaylarının kasvetli mevsiminde daha çok hissettiğimiz,daha çok aidiyet duygusu ile sarıldığımız o algı içimize bir dönüş bileti aslında. Daima üzerinden buhar çıkan, dumanı tüten bir şeyler içmek isteriz; bir fincan çay, tarçını bol bir sahlep, ev yapımı sıcak çikolatalar,ıhlamur mesela. Bana göre Dünyanin en ılımlı cümlesi "ıhlamuruna limon alır mısın? " olmalıydı. Bakın Cemal Süreya şöyle diyordu o hayranı olduğum ve aklımdan hiç çıkmayan kitabı "On üç günün mektuplarında" çay içiyorum ama artık ıhlamur içeceğim.Ne yumuşak,çağrışımlı,bağışçı,düşçül şeydir ıhlamur.Evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun.Sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru...
Demek Cemal'de benim gibi sevmiyor ıhlamuru,çay içiyor ama o da biliyor ki ıhlamur soğuk algınlığı ilacı değil kokusu ile çiçeği ile bir ruh dinginliği. Yani koku ve dumanı tüten her şey, bizim çimento yığınlarına iç ısıtan bir samimiyet ile bakmamızı sağlıyormuş. Nostaljik görünümlü bir radyo istiyorum bu sıralar, mumları yakıp iç yolculuğumda rastladığım her köşede kendimi selamlayacağım. Şimdi biraz börek alalım ve ayaklarımızı uzatıp bir yuvaya sahip olduğumuz için,huzurumuz için şükredelim. Bize içinde hala umut ile güzel kokular veren yuvalarımız iyi ki varlar. Size farklı bir tarif vermek değildi amacım bildiğimiz böreğin süzme peynirle yapılmış hali bu kara tepsideki güzellik. Aralarına ve üzerine yoğurtlu harç sür susam ve çörek otu ile makyajını yap ve yolla fırına. Süzme peynir daha ıslak ve daha yapışkan bir yapı sağladığı için kıtır kıtır börek sevmeyenler bunu sevecek biliyorum. Tıpkı ıhlamur gibi barışçıl kalın. Sevgiyle kalın.